VAR sistemi Süper Lig’de 2018 yılından bu yana kullanılıyor. Tıpkı vakitte Avrupa’da VAR’a en erken geçen ülkelerden biriyiz…
VAR’ın bariz hakem kusurlarını büsbütün ortadan kaldıracağı sav ediliyordu. Bilhassa de ofsaytlar başta olmak üzere ölçülebilir hakem kararlarındaki gri alanların çok büyük ölçüde temizleneceği düşünülüyordu lakin bizdeki uygulama hiç de o denli olmadı. VAR’dan evvel neysek, VAR’dan sonra motamot devam ediyoruz maalesef…
Tartışmalı konumların sayısı azalmadı bilakis çoğaldı. VAR hakemleri yüzlerce sefer müdahil olmaları gereken durumlara karışmadı. Yüzlerce sefer de protokol dışına çıkarak müdahil olmamaları gereken konumlarda hakemleri açıkça kusura yönlendirdiler.
Bu hususta sıcak bir örnek vermek isterim. Geçen haftaki Beşiktaş-Eyüpspor maçında Thiam ceza alanında çok net biçimde sağ bacağını Mert’in yüzüyle buluşturdu ve kendini yere bıraktı. Hakem Zorbay Küçük de hakikat bir tespitle Thiam’a aldatmadan ötürü sarı kart gösterdi. Tespit ve uygulama pek doğruydu lakin şak diye VAR devreye girdi ve hakemi ekran başına davet etti. Zorbay Küçük de ekranda izlemesine karşın VAR’ın yanlış yönlendirmesiyle hakikat olan birinci kararını iptal ederek penaltı verdi. Eski hakemlerin geneli durumun penaltı olduğunu savundu ancak bana nazaran VAR yönlendirmesiyle önemli bir kusur yapıldı. Sonuçta bariz yanılgıyı düzeltmesi gereken VAR hakemi şahsen yanılgıyı yapan oldu…
Antalyaspor-Fenerbahçe maçında konuk takımın net bir penaltısı verilmedi, VAR oralı bile olmadı. VAR’ın müdahil olması gereken bir de kırmızı kart konumu yaşandı, VAR yeniden ortada yoktu.
Kayserispor-Beşiktaş maçında Immobile, Attamah tarafından yaka paça indirildi, VAR hiç topa girmedi. Trabzonspor-Konyaspor maçında yaşananları da gördünüz, anlatmaya bile gerek yok.
Neticede VAR’lı yahut VAR’sız ligimizde değişen bir şey yok. Tıpkı tas tıpkı hamam gidiyoruz. Her maçta akıllara ziyan yanılgılar yapılıyor. Ligin marka bedeli gözümüzün önünde günden güne eriyor.
Şu bir gerçek ki, hakemler düzelmeden bu ligin marka pahasını ve dünyadaki reytingini yükseltmemiz kelam konusu bile değil. Evvel Türkiye Futbol Federasyonu, Merkez Hakem Kurulu ve hakemler işlerini yanlışsız yapacaklar. Zira adaletin olmadığı yerde kalitenin yükselmesini beklemek saflıktan öteki bir şey değil.
Bakın beyefendiler, Türkiye’de hakemlerin düzeleceği falan yok. Her gelen TFF idaresi adalet ve şeffaflık kelamı veriyor. MHK liderleri problemleri bildiklerini ve kesinlikle çözeceklerini sav ediyor ama hiçbir şey değişmiyor. Emin olun bundan sonra da bir şey değişmeyecek…
Hal böyleyken Muhteşem Lig’e yabancı hakem getirmekten öbür deva görünmüyor maalesef. Lakin asla o denli ikinci sınıf Portekizli hakemlerden falan kelam etmiyorum. FIFA kokartlı seçkin hakemleri bir biçimde buraya getirmeliyiz. İngiltere, İspanya, Fransa, Almanya ve İtalya federasyonları ile gerekli görüşmeleri yaparak Türkiye’deki hakemlik meselesini çözmek için onlardan kesinlikle dayanak almalıyız.
Aksi halde ligin marka kıymeti daha da tabana vurur ve futbolu resmen öldürürüz.
Avrupa’da onlarca A kalite hakem var. Örneğin Fenerbahçe ile Union SG ortasında geçen hafta oynanan UEFA Avrupa Ligi maçının Fransız hakemi Benoit Bastien’i gördünüz. Maç pek tempolu ve sertti. İki kırmızı kart, iki penaltı kararı verdi, hepsi nokta atışıydı. Skora tesir eden hiçbir kusur yapmadı. Neredeyse kusursuz bir maç yönetti. Doğal olarak maçtan sonra kimse hakemi konuşmadı. Bastien işini pek âlâ yaptı ve ülkesine döndü.
Ajax-Beşiktaş maçının İngiliz hakemi John Brooks tecrübesiz olmasına karşın pek başarılı bir idare sergiledi. Galatasaray-PAOK maçının İspanyol hakemi Alejandro Hernandez de deneyimine yakışan düdükler çaldı, hiçbir tartışmaya müsaade vermedi.
Uzun lafın kısası; TFF Başkanı ne söylerse söylesin, MHK lideri ne anlatırsa anlatsın gerçekler ortada. Tiyatroya dönen bu ligi bu saatten sonra lakin Benoit Bastien ve Alejandro Hernandez düzeyindeki seçkin hakemler kurtarabilir. Kimse boş yere öbür bir kurtarıcı beklemesin…